Gelişmekte olan piyasa (EM) varlıkları, küresel yatırımcıların ilgisini çekmeye devam ediyor. Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) verilerine göre, Temmuz ayında EM hisse senedi ve tahvil portföylerine net girişler 55,5 milyar dolar ile dört yılın en yüksek ikinci aylık seviyesine ulaştı.
Bu rakam, Haziran ayındaki 42,8 milyar dolardan keskin bir artışa işaret ederken, Temmuz 2024’teki 47,6 milyar doları da geride bıraktı. Sadece Eylül 2021’de 63,5 milyar dolarlık daha yüksek bir giriş görülmüştü.
Çin, borç piyasalarına 30,8 milyar dolar çekerek Mart ayından bu yana en güçlü aylık toplamını elde etti. Çin dışındaki EM hisse senetleri ise yıl başından bu yana birçok pazarda görülen güçlü performans sayesinde 10 milyar dolarlık giriş kaydetti. Bu, Aralık 2023’ten beri en yüksek seviyedir.
MSCI Gelişmekte Olan Piyasalar Endeksi, 2025 yılında şu ana kadar %17 artış göstererek S&P 500’ün %9,5’lik kazancını neredeyse ikiye katladı. EM’lerin dolar cinsinden borçları %8, yerel para birimi cinsinden borçları ise zayıf dolar ve yüksek reel getirilerin etkisiyle Temmuz itibarıyla %11’in üzerinde değer kazandı.
IIF Kıdemli Ekonomisti Jonathan Fortun, yüksek getiri sağlayan para birimlerine yönelik akışların devam ettiğini belirterek Brezilya, Meksika ve Güney Afrika’yı öne çıkardı. Fortun’a göre pasif fon girişleri, özellikle yerel tahvil ETF’leri, yatırımcıların gelişmekte olan ülke para birimlerine güveninin arttığını gösteriyor.
Gelişmekte olan ülke para birimleri, ABD Dolar Endeksi’ndeki %8’lik düşüşle yıl başından bu yana yaklaşık %6 değer kazandı. Temmuz ayında doların toparlanması bile bu ivmeyi bozmadı; zayıf ABD istihdam verileri, Fed’in bu yıl üç kez faiz indirimi yapacağı beklentilerini güçlendirdi.
Hisse senedi tarafında Güney Kore, yabancı yatırımcı ilgisinde öne çıktı. KOSPI endeksi 2025’te %33 artarken, yabancıların Kore hisselerindeki payı %29,6’ya yükseldi. Bu oran Temmuz 2024’teki %32’lik zirvenin altında kalsa da Tayvan’dan çıkan sermayeyi fazlasıyla telafi etti.
Uzmanlara göre, faiz indirimi beklentilerinin güçlenmesi ve doların baskı altında kalması, gelişmekte olan piyasalara yönelik girişleri önümüzdeki dönemde de destekleyebilir.