KPMG Türkiye’nin “Çelik Sektörel Bakış – 2025” raporuna göre, 2024 yılında Türkiye çelik sektörü üretim ve ihracat tarafında yeniden ivme kazandı. Bu toparlanmada deprem sonrası inşaat talebindeki artış ve Avrupa pazarındaki dış talebin canlanması belirleyici rol oynadı.
İç talep güçlü kaldı, ihracat toparlandı
Rapora göre, 2022-2023 döneminde küresel piyasalarda yaşanan daralmanın ardından Avrupa'da Türkiye menşeli çeliğe olan dış talep toparlanmaya başladı. Aynı dönemde deprem sonrası yeniden inşa faaliyetleri iç pazarda çelik tüketimini destekledi.
KPMG Türkiye Metal ve Maden Sektör Lideri Burak Yıldırım, “Sektörün bugünkü başarısı, yapısal tehditlere karşı hazırlıklı olması gerektiğinin de altını çiziyor” dedi. Yıldırım, ithalat baskısı, dalgalı maliyet yapısı ve sürdürülebilirlik hedeflerinin çelik sektörünü zorladığını ifade etti.
İhracat güçlü artış gösterdi, ithalatta zayıf tablo sürdü
2024 yılında çelik ihracatı %27,6 artışla 13,4 milyon ton seviyesine ulaştı. En dikkat çekici artış ise İtalya pazarında yaşandı. Bu ülkeye ihracat 477 milyon dolardan 929 milyon dolara çıktı. Öte yandan İsrail pazarında ciddi bir daralma yaşandı ve ihracat %87 düşerek 93 milyon dolara geriledi.
AB’ye çelik ihracatı %76 artarak 3,8 milyon tona ulaşırken, uzun ürünlerde %41 ve yassı ürünlerde %86 oranında büyüme kaydedildi. Bu artışta, AB’nin Rusya ve Belarus’a yönelik uyguladığı yaptırımların ardından boşalan kotaların Türkiye’ye yönlendirilmesi etkili oldu.
İthalat baskısı: Uzak Doğu kaynaklı düşük fiyatlar öne çıkıyor
Toplam çelik tüketimi %0,8 artarak 38,3 milyon tona ulaşsa da, tüketimin yarısı ithalatla karşılandı. Özellikle yassı ürünlerde ithalat oranı %50 seviyesine çıkarak yerli üreticiler üzerinde baskı oluşturdu. Çin, Endonezya, Vietnam ve Malezya gibi ülkeler düşük fiyatlı ürünlerle iç pazarı zorladı.
Çin, Türkiye'nin en fazla çelik ithal ettiği ülke oldu (%20,6). Ardından Rusya (%17,5), ABD (%13,3) ve Güney Kore (%9,8) geldi.
ABD tarifeleri: Tehdit mi fırsat mı?
2018’de Trump yönetiminin uyguladığı özel tarifeler Türkiye’yi olumsuz etkilemişti. Ancak 2025’te açıklanan yeni düzenlemelerde tüm ülkelere eşit oranlı vergi uygulanması, Türkiye için rekabet avantajı yaratabilir. Böylece ABD pazarına yeniden güçlü giriş yapılması hedefleniyor.
Öte yandan, ABD’ye erişimi zorlaşan ülkelerin Avrupa ve Orta Doğu gibi pazarlara yönelmesi, bu bölgelerde Türkiye için artan rekabet baskısı anlamına geliyor. Bu durum, fiyat kırılması ve pazar payı kaybı risklerini beraberinde getiriyor.